Skip to content

Dinamik Evren [ Tanrı Formülü ile Evren Bağlantısı]

Tanrı’nın gerçek doğasını düşünürken, önce insanın ve evrenin doğasını düşünmeliyiz, çünkü kendini veya içinde yaşadığı evreni anlamayan birey, Tanrı’nın anlayışına nasıl yaklaşabilir? Her insanın diğer canlılardan bağımsız bir bilinci vardır. Kendisi ve etrafındaki dünya arasında bir ayrımın farkındadır. Fiziksel bedeni olarak algıladığı görüntü, ses, koku, zevk ve fiziksel formları tecrübe eder. Ayrıca, görünür ve işitsel olarak tezahür etmeyen ancak yine onu etkileyen ve Bilincinin -içinden- geldiğini algıladığı düşünceleri, duygularına dair diğer olayları yaşar.

En eski zamanlardan beri insan, “Evrenden ayrılma” sıyla bu koşul altında uzlaşmaya çalıştı. Onu her yönden ve onu bir kez daha ele almaya hazır gibi gözüken bu görüntülerin ve seslerin dehşetinde olan alakalı erken insan için evrenin kendisini incelemenin büyük bir hata olduğunu fark etti. Hayat denen şeyden korktu ve hala da ölümden eşit derecede korkuyor. Ölüm hakkında iğrenç tanrılar ve şeytanlar hayal etti. Öfke ile kükreyen ve kesinlikle onu yok etme gücüne sahip olan canavarlara yaranmak zorunda kalacaktı insan. Yoksa elenme yakın olurdu…

İnsan; Ateş, sel, hastalık ve kıtlıktan kurtuldukça bu durumdan hissettiği kaygı azaldı. İnsan düşmanca ve kötü bir dünya yaşamayı hatta geliştirmeyi öğrendi. Medeniyetleri iktidara yükseltti ve artık faydaları ve nimetleri karşısında ibadet ve fedakârlık talep eden tanrılar birer figür haline geldi. Tehdit artık bireysel bir insana değil, tüm topluma karşıydı. Tanrıların lehine olmak için, bu tanrıların dinlenmesi gerektiğini ya da kıtlık, zulüm gibi şeyleri yaşamayıp bir ulusa karşı gelip onu yok etmek gerekliliği gibi bir zorunlukta kaldı.

Sonuç olarak, bu tanrıların çoğunun rahiplerinin, kendi tanrılarının gerçek olduğuna ve diğer tüm tanrıların şeytan olduğuna, diğer tanrıların takipçilerinin dönüştürülmesine veya yok edilmesine karar verdiler. Mısır, Set’in eski dinini ortadan kaldırmaya çalışırken Osiris’liler tarafından yok edildi. Orta Doğu’da İbraniler, Putperestleri yok etmek için çevre uluslara baskınlar -savaşlar- düzenledi. Baal ve Osiris, Tammuz ve Dmuzzi, Mithra ve Zoroaster kültlerinden yüzyıllar boyu Avrupa’ya egemen olacak kurban bir dinin başlangıcı olarak çıktı ve daha sonra Paganizm çağı sona erdi, Teokrasi başladı. Temsil ettikleri tanrıların amacının geçmesinden çok teokrasiler, özde “Kafirlere” ve inanmayanlara karşı zulme ve dini savaş ilan etmek için bu “ilahi” yetkilerini kullandılar.

Bugün birçok insan geçmişin yerleşik dinlerini ret etti. Toplum değiştiği için bu dinlerin 1000 yıllık tarihi ve geleneksel yapıları -baskın faaliyetleri- artık insanların toplum değerlerini ve inançlarını karşılayamayacak düzeye geldi. Şu an da geçmişin baskın dinlerinin değerlerini, günümüzde toplumun değerlerine daha uygun olan dinlerle yer değiştireceği bir noktadayız. Bu yüzden birçok insan yeni inanç sistemleri arandı veya kuruldu. Bireyler, Wicca ve Yeni Çağ felsefelerine ya da Cennet kapısı ve Güneş tapınağı gibi alternatif dini kültlere yöneldi.

Yeni çağ mistisizmine veya Beyaz ışık büyüsüne ve maneviyatına adanmış kültler, öncelikle Hristiyanlığın fakirleşmesiyle “Bir şey, … Manevi bir şey” arayanlar arasında başarılı elde etmiş olsa da aklın egosu ve açlığı sonuç olarak bugünün toplumu ile geçmişin dinlerinden daha önemli sayılmamaktadır . Dünya, günümüzün bilimsel bilgisini kucaklayan, insanın psikolojik doğasını tanıyan ve insanın sahip olduklarından daha fazlasını elde etme potansiyelini algılarken, günümüzde toplumun daha fazla etik inanç ve değerlere sahip olduğunu ve bu değerleri kullanarak inançları toplumun geleceğine yönelik değiştireceği isteklerine sahip olduğunu görüyoruz. Satanizm’de Hıristiyanlık karşıtı bir öğreti -felsefe olmakla birlikte Hıristiyanlığı ahlaksız bir küfür dininden veya Anti-sosyal arzu ve dürtülerden ibaret bir inanç görmesi sonucunda, Satanizm’in günümüzdeki hali Hıristiyanlık ve diğer İbrahimi inançlardan ziyade egoya ve akıl üzerine vurgulanmıştır. Böylece günümüz topluluğunu ışığa çıkaracak tek din haline gelmiştir.

Fakat şu an da yapmamız gereken şey ana soruya geri dönmek;

“Tanrı’nın gerçek doğası nedir?”

İnsanın tasarladığı belirli bir tanrı değil, evrendeki kontrol gücüne sahip ve aklıma atıfta bulunan bir tanrı. O zaman Tanrı’nın, evren ve evrendeki her şey gibi sürekli bir durumda olduğu açıktır diyebiliriz bu durum; Değişim ve evrim’dir. Benim fikirim, Tanrı’nın aslında madde, enerji veya bilinçsel [Dinamik] bir faktör olmasından yanadır. Tanrısallık “Statik” bir faktör değildir.

Descartes “Sanırım ben de öyleyim.” Dedi. Bu gerçekten doğru mu? Benim “Aklım” olarak
algılandığım şeyde, içimden bir nehir gibi akan sürekli bir düşünce akışı var ama ben,
Düşüncelerim mi yoksa düşüncelerimin tezahür ettiği bir şey miyim? Nehir, Nehri dolduran
su mu yoksa nehir akan kaya ve kir mi? veya “nehir” sadece kaya ve kir üzerinde hareket
eden suyun görsel imgesini algıladığım bir isim midir? Ve yine de bir andan diğerine bir
nehir aynı nehir değildir, çünkü nehirdeki su aynı su parçacıklarından oluşmaz ve bir andan
diğerine aynı değildir. Bu sebepten ötürü düşünceleri ve izlenimleri her an değildir.

 

Bir kişinin aydınlanma ve anlayışa ulaştığını bir an düşünürse, bilinç adını verdiği düşünce havuzu durgunlaşır ve bir vahşet havuzu olarak solucanlar içerisinde bir bataklık haline gelir. Bugünün bilimi yarının batıl inancıdır ve bugünün dehaca buluşu yarının bilinen bir şeydir, çünkü evren dinamiktir ve evren, her zamankinden daha fazla bilinç seviyesine ilerledikçe; gerçeklik, aydınlanma ve bilgelik onunla değişir. Ben değilim ama oluyorum. Evren değil ama oluyor ve eğer ben bir bilince sahipsem, o zaman bilincimin kaynağına sahip olduğu evreni yönlendiren ve / veya kontrol eden bilinçte olmalıdır. Diyalektik yani tez, anti-tez ve sentez yöntemi ile bu durumu yorumlarsak, evrensel dinamiğin evrimleştiği süreci görürüz. Ben bedenim ya da kanım değilim. Ben beynim ya da bedenim değilim. Varlığımın [Ben’in] saf bilinç olduğunu fark ederek Tanrı olduğumu fark ettim. Ben tezahür ettiren evrenim ve Lucifer dediğim bilgelik ve aydınlanmanın somut anlamıyım. İçimde, Varlığım akıyor. Ben Lucifer, Ben Şeytanlardan birisiyim.

İnsanın yarattığı tüm tanrıların ortak bir yanı vardır. Her insan yapımı tanrı statik ve değişmezdir. Rab [Elohim]; Cennette, değişmez, eğilmezdir [Bu Türkçe’de yerelleştirme ile “Düşmez/Kalkmaz” olarak geçmiştir.] ve Evrenin ana yaratıcısı olmakla birlikte tüm yarattıkları da ona hizmet eder. Mesih her dain Tanrı’nın sağ elinde ibadet edenleri, yaşayanları ve ölüleri yargılamaya hazırdır. Zeus, ilahi gücün sembolü olan şimşek işareti ile birlikte Olympos Dağının tepesinde oturuyor. Toplumun değerleri ve kurumsal yapıların “iyi” olmasından sorumlu tutuluyor. İyi ya da kötü tanımları ulustan ulusa ve yüzyıldan yüz yıla değişir ancak Tanrılar “Statik” ve değişmeyen olanla tanımlanır. Savaş, Devrim, Siyasi huzursuzluk veya Sosyal kargaşa gibi statükoya potansiyel bir tehdit olan “dinamik” faktörler Şeytan’a yüklenir ve Sembolizm yolu ile temsil edilir ama Evren statik olsa bile bilinç herhangi bir şekilde sabitleşmeye karşıdır, dinamik bir yapıya sahiptir. Şeytan, Tanrı’nın gerçek doğasını, Mesih ve Elohim’i veya insanın tanımladı diğer tanrı imajından daha iyi bir şekilde yansıtmaktadır.

Sümerler Kaos Ejderhası Tiamat’ın tüm tanrıların annesi olduğuna inanıyorlardı. Tanrılar,Kaos’dan düzen doğurdular ama onların kendileri bizzat Kaos’un çocuklarıydı ve yasalarına, koşullarına tabiydi. Şeytan aslında yaratılış düzenine karşı bir “İsyancı” değil, tüm yaratılışın  kaynağı ve sonu idi. “Ejderha Uyuyor.” […] “Ama uyandıracağız.” Denmiş eski metinlerde. Simya incelemesinde Kybalion, “Her şeyin Akıl” ve “Evrenin Zihinsel” olduğunu söyler. Modern fizikçiler, bu simya prensibine göre madde ve enerjinin zihinsel fenomenler olduğunu ve “Her şeyin titreştiğini”, Atom içerisindeki elektronların ve protonların çeşitli yükler ve titreşim oranlarına sahip dalgalardan oluştuğunu belirtirler. Bu bağlamda Tanrı gibi statik bir olgunun evren içerisinde gerçekleşemeyeceği kanısına sahip oluruz. Evren ve zihin Dinamik bir yapıya sahip iken sadece -dinamik bir- enerjisel faktörden oluşan tanrıların statik olması mümkün değildir.


PDF Bağlantı: https://demoniacturkey.noblogs.org/files/2020/09/Dinamik-Evren-Modeli.pdf